• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Cuma Hutbesi; İNSAN, İMAN VE HAYAT.

Cuma Hutbesi; İNSAN, İMAN VE HAYAT.

03-01-2020
Medyaparis Haber Merkezi

İNSAN, İMAN VE HAYAT

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimelerde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip yararlı işler yapanlar müstesna! Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Muhammed’i peygamber olarak gönülden benimseyen kimse imanın tadını almış olur.”[2]

Aziz Müminler!

Yerlerin ve göklerin yegâne sahibi olan Yüce Allah, insanı mükemmel biçimde yaratmıştır. Ona, doğru ile yanlışı ayırt etmeye yarayan bir akıl ve iyilik yolunda rehberlik eden bir vicdan vermiştir. Güçlü, bilinçli, irade ve sorumluluk sahibi bir varlık olarak insan, kâinatın gözbebeğidir.

İnsanı yoktan var eden, onu yediren, içiren, doyuran, koruyan Allah Teâlâ’nın ondan istediği ise iman etmesi ve güzel işler yapmasıdır. İnsanın var oluş sebebi, bir kul olarak emaneti yüklenip dünyayı insanlık için huzurlu, adil ve yaşanabilir bir yuva kılmaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

İnsanoğlu son derece üstün niteliklere, ayrıcalıklı güç ve yeteneklere sahiptir. Bunlar sayesinde iyiliğe niyet edip hayatı iyi yönde idare edebilir. Ama kötülüğü isteyip dünyaya zulüm de yayabilir. Sabırlı, azimli, fedakâr, barışçıl ve adil tavırlarıyla mutlu bir dünya inşa edebileceği gibi cahil, bencil, hırslı, aceleci ve nankör tutumu yüzünden kendini ve çevresini tehlikeye de atabilir.

Bu yüzden Rabbimiz, insanı hiçbir zaman başıboş bırakmamıştır. Yarattıktan sonra kenara çekilip, dünyayı kendi haline terk etmemiştir. O her an görür, gözetir, yönetir. Rabbimiz, insanın hayatta yalnız, nimetsiz ve yardımsız kalmasına izin vermemiştir. O her an yanımızda, şah damarımızdan daha yakınımızdadır. Cenâb-ı Hakkın bizlere en büyük desteği ise peygamberi ve kitabı aracılığıyla yol göstermesidir.

Değerli Müminler!

Allah’ın insanlığa rehber, hayat ışığı ve kurtuluş kaynağı olarak gönderdiği, akıl sahiplerini peygamberimizin getirdiği bu kurtuluş reçetesini kabule davet eden ilâhî kanuna din denir. Din, ilk insanla birlikte var olmuş ve son güne kadar da var olacaktır. Bu cuma vakti, bu mübarek mescitte buluşan müminler olarak hepimiz biliyoruz ki, “Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır.”[3] Kıyamete kadar bütün insanlık, Sevgili Peygamberimize ümmet olmakla, onun davetine icabet etmekle mükelleftir. Zira “Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.”[4]

İnsanın sorularına cevap alabileceği, sorunlarına çözüm bulabileceği en sağlam bilgi kaynağı dindir. Dinin davetine uyarak iman eden kimse, hayatının en doğru kararını vermiştir. Müslüman olmuş, şeref bulmuştur. Herhangi bir zorlama olmadan, kendi tercih ve arzusuyla Allah’a yönelmiştir. İçten bir bağlılıkla O’nun emir ve yasaklarını kabul etmiştir. Artık ondan, bu imanın gereklerini yerine getirmesi, mümince yaşaması beklenir.

Değerli Müslümanlar!

İslâm, eşsiz bir inanç ve ahlak sistemidir.

diyerek kelime-i şehâdet getirmek, dünya ve ahiret için inanç, umut ve mutluluk kapılarını açmaktır. Bu kapıdan geçen kimse, düzen ve itinayla namazını kılar. Namaz ki dinimizin direği, kalbimizin nurudur. Aşk ve sabırla orucunu tutar. Oruç ki nefsin ve şeytanın esiri olmaktan bizi koruyan kalkandır. İhlas ve keremle zekâtını verir. Zekât ki geçici dünya malını, ebedi kazanca ve kardeşliğe dönüştüren köprüdür. Sadakat ve teslimiyetle haccını eda eder. Hac ki Kâbe’nin eteğinde insanı kendisiyle ve diğer mümin yüreklerle buluşturan mukaddes yolculuktur.

İslâm’da ibadetin amacı, insanın kendisiyle, Rabbiyle ve diğer bütün varlıklarla sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlamaktır. Bu sebeple her bir ibadet, güzel ahlâk ile tamamlanmayı bekler. Müslümanca bir hayat ibadetlere olduğu gibi ahlâkî ilkelere de sahip çıkmakla yaşanır. Hakkı korumak ve zulme izin vermemek, merhameti yaşatmak ve şiddete engel olmak, Müslüman olmanın vazgeçilmez gereğidir. Adalet, dürüstlük, tevazu ve cömertlikle hayata bereket katmak, Müslüman’ın asli kişiliğidir. Unutmayalım ki, aklını hakka, kalbini hayra, imkânlarını yararlı işlere bağlayanlar, imanın gereğini yerine getirmiş olur. 

Muhterem Müslümanlar!

Hutbeme son verirken bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Başkanlığımız, Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği içinde, en yakınımızdan başlayarak dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve yetimlere ulaşmak, mahzun gönülleri yalnız bırakmamak için “Yolun İyilik Olsun” şiarıyla bir yardım kampanyası başlatmıştır. Siz kıymetli cemaatimizi bu iyilik seferberliğine destek olmaya davet ediyoruz. Ayrıca YARDIM yazıp 5601’e SMS göndererek 10 TL ile bağış kampanyamıza katılabilirsiniz. Canâb-ı Hak, yapmış olduğunuz ve yapacağınız yardımları yüce katında makbul eylesin.

 


[1] Tîn, 95/4-6.

[2] Müslim, Îmân, 56.

[3] Âl-i İmrân, 3/19.

[4] Âl-i İmran, 3/85.

______________________________________

Francais; Ferhat ARSLAN

L’être humain, la foi et la vie

 

Chers Musulmans !

Dans le noble verset lu, Allah Ta’âla dit “En vérité, Nous avons doté l’homme, en le créant, de la forme la plus parfaite, pour le ravaler ensuite au plus bas de l’échelle, excepté ceux qui croient, font œuvre pieuse, et qui recevront une récompense qui ne sera jamais rappelée !

Et dans le hadith lu, Notre Prophète Bien-Aimé (sav) dit “Celui qui par son coeur, reconnait Allah comme Seigneur, l’Islam comme Religion et Mouhammad comme Prophète atteind le gout de la foi”.

 

Nobles Croyants !

Allah Le Trés Haut, propriétaire éternel des terres et des cieux à créé l’être humain de manière parfaite. Il lui a donné une intelligence qui lui sert à discerner le bien et le mal, et un coeur qui lui sert de guide sur la voie de la bonté. L’être humain en tant que créature forte, consciente, doté de volonté et de responsabilité, est la prunelle de l’univers.

Allah Ta’âla qui a créé l’être humain à partir du néant, qui le fait manger, le fait boire, le rassasie, exige de lui qu’il ait la foi et qu’il fasse de bonnes choses. La raison d’être de l’existence de l’être humain, est qu’en tant que serviteur dépositaire de la âmana, il fasse du monde un foyer serein, juste et vivable pour l’humanité.

 

Chers Musulmans !

L’être humain est doté de qualités élevées, d’une force privilégiée et de capacités. Grace à cela, en ayant une bonne intention, il peut mener la vie dans la bonne direction. Mais, s’il souhaite le mal, il peut également propager le mal sur terre. Tout comme, grace à un comportement patient, motivé, dôté du sens du sacrifice, pacifiste et juste, il peut construire un monde heureux, il peut également se mettre en danger et mettre en danger son entourage à cause d’un comportement ignorant, individualiste, insatiable, impatient et ingrat.

C’est pour cela que notre Seigneur (swt) n’a jamais laissé l’être humain à son sort. Après l’avoir créé, Il ne s’est pas mis de côté pour laisser le monde sans direction. A chaque instant, Il voit, Il veille, Il dirige. Notre Seigneur (swt) n’a jamais permis que l’être humain soit dans la vie seule, sans bienfait et sans aide. Il est à chaque instant plus proche de nous que notre veine jugulaire. La plus grande aide d’Allah Ta’âla envers nous est qu’Il nous montre le chemin par Le Prophète (sav) et le Livre.

 

Chers Croyants !

La religion est le nom de la loi divine, qui consiste en l’acceptation par les gens dotés d’intelligence de l’invitation de l’ordonnance de salut apportée par Notre Prophète (sav) qu’Allah (azza wa jal)  a envoyé comme guide, lumière de la vie et source du salut. La religion a existé avec le premier homme et va continuer jusqu’au dernier jour. En ce jour de Vendredi, en tant que croyant réunie dans cette mosquée bénie, nous savons que “Sans aucun doute, auprès d’Allah, la religion est l’Islam.”. Jusqu’à la fin des temps, toute l’humanité, est responsable de devenir membre de la communauté de Notre Prophète Bien-Aimé (sav) et de répondre à son invitation. Car, “Quiconque recherche en dehors de l’islam une autre religion, celle-ci ne sera point acceptée de Lui ; et dans l’autre monde, il sera du nombre des réprouvés.”.

Pour l’être humain, la religion est la source la plus valable pour trouver des solutions à ses problèmes et des réponses à ses questions.  La personne qui a la foi en ayant répondu à l’invitation de la religion est la personne qui a pris la meilleure décision. Il est devenu musulman et a été honoré. Il s’est orienté vers Allah (azza wa jal) sans aucune contrainte, de son propre choix et de sa propre envie. Avec un attachement profond, il a accepté Ses Ordres et Ses Interdits. Alors, il est attendu de lui qu’il fasse ce qu’il doit faire conformément à sa foi et qu’il vive en tant que croyant.

 

Valeureux Musulmans !

 L’Islam est une foi et un système de valeur inégalable. Déclarer,

, revient à ouvrir les portes de la foi, de l’espoir et du bonheur sur terre et dans l’au-delà. Celui qui passe cette porte, réalise avec attention et assiduité ses prières. La prière qui est le pilier de notre religion et la lumière de notre coeur. Il jêune avec amour et patience. Le jêune qui est le bouclier qui nous protège d’être les esclaves de nos nafs et de satan. Il donne sa zakat avec monothéisme pur et générosité. La zakat qui est le pont qui transforme les biens éphémères de ce monde en gains éternels et en fraternité. Il réalise son pélerinage avec fidélité et soumission. Le pélerinage qui est un voyage sacré qui fait se rencontrer les coeurs des croyants à l’ombre de la Kaba.  

L’objectif des adorations dans l’Islam, est de permettre l’établissement d’une communication saine avec soi-même, avec Son Seigneur (swt) et avec toutes les autres créatures. C’est pour cette raison que chaque acte d’adoration attend d’être complété par un bon comportement. Une vie de musulman se vie non seulement avec les actes d’adorations mais aussi en appliquant les principes de bons comportements. Protéger le Hakk, ne pas permettre la tyrannie, faire vivre la compassion et empecher la violence sont des conditions indispensables du fait d’être musulman. Donner de la baraka dans la vie par la justice, la droiture, l’humilité et la générosité fait partie de la personnsalité fondamentale du musulman. N’oublions pas que ceux qui occupent leur intelligence avec le Hak, leur coeur avec le Khayr, et leurs biens pour les choses bénéfiques remplissent les conditions de leur foi.

 


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın