• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Fransız medyasının seçimlerin ilk turuna ilişkin yorumlarına bakılırsa sürpriz Ulusal Cephe’den (ırkçı ve popülist parti) geldi

"Konuşma hakkınızı kullanın, başkalarının size vermesi için yalvarmayın, alın, iktidarı ele geçirin, başkalarından birşey beklemeyin". (Jean Luc Mélanchon)

Fransızlar cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu için Pazar günü sandık başına gittiler. Uzun zamandır görülmeyen bir ilgiyle 45 milyon seçmenin yüzde 79,47'sinin  katılımıyla gerçekleşen seçimlerin birinci (sosyalistlerin adayı Hollande) ve ikincisi (Cumhurbaşkanı Sarkozy) , ikinci turda, 6 Mayıs'ta, karşı karşıya gelecekler. Bu düello sürpriz olmadı ve uzun zamandır bekleniyordu. Ama asıl önemlisi Fransız seçim sistemi içinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yeri sebebiyle seçimin ilk turu (ve büyük bir olasılıkla ikinci turu) Avrupa'da büyük bir ilgiyle takip edildi. Sarkozy'nin ikinci olması, İspanyol, İtalyan ve Yunan basının da Almanya'ya güçlü bir cevap olarak yorumladı. Ayrıca, Sarkozy'nin yenilgisi dayatılan politikların sonuna gelindiği (Merkozy'nin) ve Hollande'nin seçilmesiyle "Alman diktasının" son bulacağı Akdeniz basının paylaştığı en önemli ortak görüş idi.

Franzılarla birlikte 6 Mayıs günü sandık başına gidecek olan Yunanistan'da anketler değişimin habercisi olsa da gerçekte anketlerin sandığa yansıyıp yansımayacağını söylemek zor. Ancak eğer değişim gerçekleşirse sol partilerin daha güçlü bir şekilde parlamentoya girmesi bekleniyor. Yunanistan'da yayımlanan To vima gazetesi Fransız seçimlerine ilişkin yayımladığı yorum yazısında, "hükümetleri korkutmak mümkün ama halkları asla !" diyerek devranın bir gün döneceğini haber veriyordu. Eğer Fransa ve Yunanistan'da ki seçimlerden sosyalistler galip gelirse bu durum Avrupa'da son on yıldır egemen olan liberal iktidarlar için Avrupa'nın siyasi haritasında önemli bir kırılmanın ama özellikle Fransa-Almanya arasında son yıllarda şekillenen liberal ittifakın bir şekilde yara almasına sebep olacaktır.

Fransız medyasının seçimlerin  ilk turuna ilişkin yorumlarına bakılırsa  sürpriz  Ulusal Cephe'den (ırkçı ve popülist parti) geldi. Bu yorum ne bir okuma hatası ne de naif bir yaklaşım olarak görülmeli (medyanın Fransız siyasetinde son otuz yılda ki rolü için  "Fransa'nın seçimi ve toplumsal sözleşme" başlıklı haber-analize bakılabilir). Ulusal Cephe'nin yüzde 17,90'lık skoru genel tablo içinde beklenen sonucun yüzde üç üstünde, bu sonuç sürpriz olarak değerlendirilmeyi gerektirmiyor. Aşırı sağın tırmanışı son on yıldır, baba Le Pen'in 2002 seçimlerinde kazandığı büyük başarıdan sonra, bir "siyasi realite" olarak biliniyor.

Bizce asıl sürpriz daha bundan üç ay önce yüzde iki alacağı tahmin edilen Sol Cephe'den geldi. Pazar akşamı gerçeleşen seçimlerde, yüzde 11,11 oy alarak dördüncü sıraya yükseldi. Anketlerin bu skorun biraz daha üstünde gösterdiği ancak seçim günü seçmenin Sol Cephe yönünde ki terchini sandığa  yansıtıp yansıtmayacağının bilinmemesine karşın , katıldıkları bu ilk seçimde bu başarıya ulaşmaları gecenin asıl sürpriziyken, gölgede kaldı ve gözler üçüncü olan Ulusal Cephe'ye çevrildi.

Sol Cepehe'nin içinde çeşitli sol fraksiyonların yer aldığı biliniyor. Sosyalistlerden farklı olarak emeği klasik formunda merkeze yerleştiriyorlar. Sol Cephe'nin başına  iç seçimle gelen Jean Luc Mélanchon, "İktidarı ele geçirin" (yazının girişinde yer alan konuşmasından) seçim sloganıyla hareketin motoru oldu. Mélanchon, Fransız kamuoyunun tanımadığı bir yüz değil. Daha 26 yaşındayken Fransız Senatosu'na seçilen Mélanchon uzun yıllar sosyalist partisinde çeşitli görevlerde bulundu. Ve ardından yollarını ayırdı. Sol Cephe'nin adayı olması sol cepheye yalnızca tanıdık bir yüzle seçimlere katılmasını sağlamadı, ayrıca, söylemlerinin retorik gücü yüksek bir adam tarafından dillendirilmesini ve yankı bulmasını sağladı.,

Fransa'nın seçimini takip eden dış basın Mélanchon faktörünü Fransız basınından önce fark etti ve ilgisini yoğunlaştırdı. Propaganda döneminde özellikle Ulsual Cephe'ye yönelik yaptığı sert çıkışlarla kendinden söz ettiren hareket bu güne kadar Ulusal Cephe'nin ırkçı ve popülist söylemlerine karşı, sosyalist partisinin veya sağın yüzleşmekten kaçındığı ve/ya söylemlerini bir şekilde kendi içine entegre ederek seçmenlerin kaymasını önlemeye çalışırken, ortaya atılan soru ve sorunlara doğrudan cevap vermesi ve bunları bir şekilde efkar-ı umumiyenin önünde tutarsızlaştırmasıyla Ulusal Cephe'nin daha yüksek bir sonuç almasını da bir şekilde engellemiş oldu.

Fransız medyasının bu sebepten sürprizi yanlış yerde aradığını düşünüyoruz. Sol Cephe'ye oy verenlerin sosyalist partisinden olmadığı Hollande'nin aldığı sonuçtan anlaşılıyor. Aşırı sol olarak isimlendirebileceğimiz solun önemli bir bölümünü tek çatı aldı toplamasıyla da izah edilemez. Bu başarı da kararsız seçmenler olduğu gibi uzun dönemler Ulusal Cephe'ye oy veren emekçilerden de destek gördüğünü, ayrıca farklı tandanslara mensup olanlarında ilgisini çektiği anlaşılıyor.

Sol Cephe'nin bu başarısının kalıcı olup olmayacağını bilmiyoruz. Genel seçimlerde nasıl bir strateji izleyeceklerine de bağlı. Fransa'da genel seçimler genellikle bloklar arasında yapılır. Sol Cephe'nin Sosyalist Partisi ile birlikte hareket edip etmeyeceği bilinmiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Hollande'ye destek vereceklerini çok önceden açıklamışlardı. Ancak onlarla bir koalisyon içinde yer alamayacaklarını da ifade etmişlerdi. Mélanchon'un pazarlığa kapalı olduğunu söylemesi sosyalistlerin işini kolaylaştırmıyor.

Eğer Sol Cephe aşırı sağ karşısında (Ulusal Cephe) varlığını kesinleştirebilirse merkez sağ ve sol karşısında eskilerin dönüşü kesinleşmiş olacak. Özellikle Fransız sağı içinde Sarkozy'nin partisinin, uygulamaları ve açıklamalarıyla,  aşırı uçlara kayma sinyalleri verdiği bir dönemde, daha tutarlı bir siyaset dilini geliştirmesini ve çekinmeden aşırı sağaya cephe almasını gerektirecek, aksi takdirde kendi varlığını koruyamama riski ile de karşı karşıya kalacaktır. Sol içinde Sol Cephe'nin bu başarısı şuan için bir tehdit teşkil etmese de Hollande'nin cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından sergileyeceği ekonomik ve sosyal politikalar büyük öneme sahip. Sarkozy'nin politikalarından sıkılmış olanlar için son şans olarak beliren sosyalist partisinin çare olamaması umudun adresini kaçınılmaz olarak uçlara kaydıracaktır.

Fransa'nın seçiminde medya göz ardı etse de veya tam manasıyla varlığından şüphe duysa da, Sol Cephe'nin siyasi arenada önemli bir başarıya imza attığı ve ifade edilenen akine sürprizin Marine Le Pen'den gelmediği, tam aksine,  Mélanchon'dan geldiği çok açık. Fransa'nın içinden geçtiği ekonomik ve sosyal yıkımın sorumluluğunu uluslarası sermayeye yükleyen Sol Cephe ile bütün suçu ötekiye, yabancılara ve müslümanlara yükleyen Ulusal Cephe arasında medyanın Mélanchon yerine sürprizin Marine Le Pen'den geldiğini söylemesi egemenlerin, gerektiğinde,  kazanımlarını koruma adına Ulusal Cephe'yle yola devam etmekten çekinmeyeceğini gösteriyor.

 

yenidunya.www.camiye.com



294 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın