• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Avrupa'daki Müslüman kadınlar neden hep ayrımcılığın kurbanı olarak gösteriliyor? Avrupa Parlamentosu'nda bu konudaki tabuları yıkmak için harekete geçildi.

Avrupa'daki Müslüman kadınlar neden hep ayrımcılığın kurbanı olarak gösteriliyor? Avrupa Parlamentosu'nda bu konudaki tabuları yıkmak için harekete geçildi.
Avrupa, kendi topraklarındaki Müslüman kadınları nasıl tartışmalı? Onları sadece "ayrımcılıkların kurbanı" olarak mı görmeli? Avrupa toplumlarının vazgeçilmez parçası haline gelen bu kadınları, bugüne kadar olduğu gibi önyargılar içine sıkıştırıp parmak göstermeye devam mı etmek gerekiyor?

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM), pek konuşulmak istenmeyen bu konuda tabuları yıkmak için geniş yankı uyandıran bir rapor hazırladı. AKPM'nin Kıbrıslı üyelerinden Athina Kyriakidou tarafından kaleme alınan rapor ve beraberindeki karar tasarısında Avrupa'da yaşayan Müslüman kadınlar hakkındaki "kaderci" ve "olumsuz" yaklaşımdan vazgeçilmesi, bu yaklaşım yerine bu kadınların "toplumda eşitlik arayışlarını cesaretlendirici" yeni bir yaklaşım benimsenmesi isteniyor.

Fikir Memecan'dan

Raporun hazırlanması fikri 2010 yılında AKPM'nin Türk heyeti ve bu heyete şu anda başkanlık eden AKP milletvekili Nursuna Memecan'dan gelmişti. Raporda, Müslümanların çoğunlukta olmadığı Avrupa ülkelerinde Müslüman kadınların başta sağlık, eğitim ve istihdam alanlarında olmak üzere birçok ayrımcılığa maruz kaldığı gerçeği hatırlatılıyor. Müslümanların işsiz kalma olasılığının Müslüman olmayanlara oranla üç kat fazla olduğu belirtiliyor.

Uluslararası Af Örgütü tarafından gerçekleştirilen bir araştırmanın Belçika, Fransa, Hollanda ve İsviçre'deki işverenler arasında "çalışanım başörtülü ise müşteri rahatsız olabilir" kanısının yaygın olduğunu açığa vurduğuna işaret ediliyor. Müslüman kadınların sadece bu olumsuz perspektiften ele alınması eleştiren raporda, "başarı öykülerinin" yeterince dile getirilmemesinden yakınılıyor.

Müslüman kadının imajı

Raporda her şeyden önce rakamlarla Avrupa'daki Müslüman gerçeği gözler önüne serilmekte. Buna göre, bugün Müslümanlar birçok Batı Avrupa ülkesinin nüfusunda önemli bir konunma sahipler. Nüfusun; Fransa'da yüzde 7.5, Belçika'da yüzde 6, İsviçre'de yüzde 5.7, Hollanda'da yüzde 5.5, Almanya'da yüzde 5, İngiltere'de ise yüzde 4.6'sını oluşturuyorlar. Avrupa Konseyi tahminleri bu oranların 2030 yılı perspektifinde üçte bir oranında artacağını göstermekte.

Raporda, bu gerçeğe rağmen Müslüman kadınların toplumdaki imajının olumsuz açıdan ele alınması eleştirilmekte, başlıca sorumlu olarak da medya gösterilmekte. Avrupa'da görsel medyanın nüfusun çeşitliliğini temsil eder nitelikte olmadığı, medyada Müslümanlar kadınlara yönelik önyargıların devam ettiği ve Müslüman kadınların özellikle televizyonda "olumsuz" yansıtıldığı not ediliyor.

Medyanın bu nedenle "çok ağır bir sorumluluk altında olduğunu" anımsatan raporda, İslam'ın çoğunluğun dini olmadığı Avrupa Konseyi ülkelerinde Müslüman kadınların medya tarafından yansıtılışı konusunda kapsamlı araştırmalar yapılması çağrısı yer alıyor.

Siyasette daha aktifler

Raporda, her ne kadar Müslüman kadınların Avrupa'nın siyasi yaşamına katılımının yetersiz olduğu kaydedilse de son zamanlarda ikinci ve üçüncü kuşak birçok Müslüman kökenli kadının üst düzey siyasi sorumluluk üstlenmeye başladığı belirtiliyor. Bu çerçevede Fransa'da şu anda Kadın Hakları Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olan Najat Vallaud-Belkacem, Fransa'nın eski Adalet Bakanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Raşida Dati, Fransa'nın eski İnsan Hakları bakanı Rama Yade, İngiltere'de Muhafazakar Parti'nin eşbaşkanı Sayeeda Warsi, İtalyan milletvekili Suad Sbai ve Almanya'da Aşağı Saksonya eyaleti Aile Sağlığı ve Uyum bakanı Aygül Özkan örnekleri veriliyor.

Raporun sürprizi ise İslami feminist hareketlerle ilgili bölüm. İslami feminizm kavramının Avrupa'da büyük ölçüde görmezden gelindiğini hatırlatan rapor, bu hareketin mensuplarının Kuran ve Kuran'ın öğretileri temelinde kadın hakları, cinsiyet eşitliği ve sosyal adaleti savunduklarını vurguluyor. Eşcinsellik konusunda daha liberal davrandığı belirtilen bu hareketin, kadının tamamen örtünmesinin dini bir vecibe olmadığını ve kadın ile erkeğin beraber namaz kılabileceğini savunduğu ifade ediliyor. Raporda İngiltere ve ABD'deki İslami feministlerin, kadınların, erkek ve kadınlardan oluşan bir cemaate imam olarak namaz kıldırılabilmesini savundukları notu da yer almakta.

Avrupa ülkelerine çağrı

Bu veri ve gözlemlerden yola çıkılan raporun karar tasarısı metninde tüm Avrupa devletlerinden Müslüman kadınlara yönelik her türlü ayrımcılıkla yasal planda mücadele etmeleri, Müslüman kadınlara yönelik ırkçı eylem, ayrımcı uygulama, ve kamusal alanda ırkçı söyleme karşı önlem almaları isteniyor. Müslüman kadınların aktif biçimde toplumsal yaşama katılmaya teşvik edilerek "otonom" hale gelmelerinin sağlanması çağrısında bulunulan taslak kararda, genç Müslüman kız ve kadınların eğitimin her aşamasından faydalanabilmelerinin sağlanması ve istihdam piyasasında kendilerine yönelik ayrımcılıkla mücadele edilmesi isteniyor.

Avrupa medyalarının muhabir ve sunucu istihdam ederken toplumdaki çeşitliliği dikkate almalarının istendiği taslak kararda, medyanın Müslümanlar kadınları sadece dini inanç ve şiddet kurbanı perspektifiyle yansıtmaktan vazgeçmesi gerektiği görüşü dile getiriliyor.

Taslak karar metninde Müslüman dini liderler de kadına yönelik ve aile içi şiddeti ve namus cinayetlerini her fırsatta kınamaya ve kadın sünnetinin İslam'da olmadığını anlatmaya davet ediliyor.

 

Deutsche Welle

.www.camiye.com



516 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın