• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Diyanet İşleri Başkanlığının 20 yılı aşkın süredir kutladığı 'Kutlu Doğum Haftası' çeşitli etkinliklerle kutlanacak.

Diyanet İşleri Başkanlığının 20 yılı aşkın süredir kutladığı 'Kutlu Doğum Haftası' dün gece özel bir programla başladı. Ankara Arena Spor Salonunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de katılımıyla resmi açılış töreni yapılan hafta, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli etkinliklerle kutlanacak.
Kur'an tilaveti ve Salavat-ı şerifler ile başlayan gecenin açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, dinin, bu milletin en önemli ortak bir değeri olduğunu kaydederek, "Bu millet, İslâm’ı kendine din olarak seçtikten sonra beşer olarak kendine rehber ve önderlikte değişmez yegâne örnek olarak sadece ve sadece Hz. Peygamberi kabul etmiş ve O’na olan ihtiram ve saygısını kendi üslubunca bu topraklarda yaşata gelmiştir. Çocuklara verilen isimlerde en çok O’nun ismi vardır. Birçok tören ve merasimler O’na salat ve selam getirilerek yapıla gelmiştir. Bu vatanı savunan kahramanların adı onun ismiyle anılır. O’nun hayatı her anne babanın dillerinin döndüğü kadarıyla çocuklarına öğrettikleri ilk bilgidir. Onlar bu hayatı bir ahlak ve örneklik olsun diye öğretirler" ifadelerini kullandı.Kutlu Doğum Haftası, dün gece Ankara Arena Spor Salonundaki resmi açılışın ardından bu defa da İstanbul'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla kutlandı.
Sinan Erdem Spor Salonunda Kur'an tilaveti ve salavatlar eşliğinde başlayan programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “14 asır önce nasıl ki Peygamber Efendimiz geldi pa...rçalanmış yürekleri birleştirdi, bugün de onun kutlu doğumu yeryüzünde bütün insanlığa şifa olsun. Dökülen bütün kanların sona ermesine vesile olsun. Dökülen bütün gözyaşlarını dindirsin. Parçalanmış yürekleri birleştirsin” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığının çeyrek asırdır Hz. Peygamberi  anmaktan anlamaya şiarıyla kutlu doğum programlarını tertip ettiğini kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Daha önce yüzyıllardır mevlidi nebiye ilaveten miladi takvime göre efendimizi anlamak, onu bilmek, onu yaşamak ve onun üzerinde yeniden düşünmeyi sağlamak için Diyanet İşleri Başkanlığı haftayı tertip etmektedir” diye konuştu.
Sadece köylerde, kasabalarda değil, tüm şehirlerde, İslam beldelerinin tamamında kutlu doğumun idrak edildiğini belirten Başkan Görmez, konuşmasında şu hususlara değindi;
“Biz millet olarak bize kitabı getiren Efendimizi severek Müslüman olduk…”
Bizim sevgi merkezli bir peygamber tasavvurumuz vardır. Biz millet olarak bu dinin kitabını okuyarak Müslüman olmadık. Biz millet olarak bu kitabı bize getiren efendimizi severek Müslüman olduk. Ona olan sevgimizi ilahilerde, kasidelerde, naatlarda, musikide, şiirlerde ifade ettik. Çocuklarımıza en çok onun ismini verdik. Anadolu’da içinde Ahmet, Mehmet, Mahmut olmayan hiçbir ev yok gibidir. Biz sevgimizi, aşkımızı sevdamızı hep efendimiz ile ifade ettik.
“Gelin bugün tarihimizi bir sevgi üzerinden, bir sevda üzerinden, Aşk-ı Nebi üzerinden okuyalım…”
Tarihimizi kılıç kalkan, top tüfek üzerinden anlatanlar olmuştur. Bizim tarihimizi, kültürümüzü, medeniyetimiz çelik çomak üzerinden, oyun eğlence üzerinden, zevk-ü sefa üzerinden okuyanlar olmuştur. Hatta bizim tarihimizi orta çağ oryantalizminin en kötü bilgisi ve ideolojisi olan harem fantezileri üzerinden okuyanlar hep olmuştur. Ancak gelin bugün tarihimizi bir sevgi üzerinden, bir sevda üzerinden, Aşk-ı Nebi üzerinden okuyalım. Bu sevgi ahlakın gücüne güç katmış, gücün ahlakına yön vermiştir. Bizim tarihimizde bu sevgi hep var ola geldi. Mühim olan bu sevgiyi doğru bilgiye dönüştürmek, doğru bilgiyi de örnek bir yaşantıya dönüştürmektir.
Hz. Peygamber, din ve samimiyet…
“İçinde yaşadığımız dünya samimiyetini kaybetti. Yapaylık ve sanallık hakikatin önüne geçti…”
Her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kutlu Doğum Haftasını, toplumda farkındalık oluşturmak için bir temayla kutluyoruz. Bu yılki etkinlikler "Hz. Peygamber, din ve samimiyet" başlığı ile yapılacak. İçinde yaşadığımız dünya samimiyetini kaybetti. Yapaylık ve sanallık hakikatin önüne geçti. Gösteriş, gösteri, riya, reklam, propaganda, imaj, sözün ve hakikatin yerine geçti. En kötüsü insanlar kendi yapaylıklarını, dünyanın yapaylıklarını dine bulaştırdı. Kendi sahteliğini, kendi samimiyetsizliğini din ile olan ilişkilere de yansıttı.
“Gelin bugün yeniden Peygamber sevgisi etrafında kenetlenelim…”
Gelin bugün yeniden kenetlenip ensar ve muhacir kardeşliğini yaşatalım. Bizi bölecek her türlü duygudan, ihtirastan yüz çevirecek bir hakikat aydınlanması ile kendimize, secdemize, kardeşliğimize dönelim. Biz yokluğunun derin yoksunluğunu yaşadığımız peygamber efendimizin doğumunu onu anlayarak analım. Dağılmış olan gönül dünyamızı onun birleştirici yoluna çevirmeyi kendimize şiar edinelim. Onun yolunda kardeşçe yürümeye devam edelim. Allah, çocuklarımızın yüreklerinden kıyamete kadar efendimizin sevgisini eksik etmesin.
Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İşler…
“Efendimizin hayatının her bir anı insanlık için döne döne okunacak, ezberlenecek derslerle doludur…”
Kuran’ı Kerim insanlık için nasıl bir yol gösterici ise aynı şekilde peygamberimizin hayatı da kılavuzdur. Onun içindir ki peygamberimiz anılmaktan ziyade anlaşılmayı hak eden ve bunun mesuliyetini bize yükleyen bir hidayet rehberidir. Modern zamanlarda her toplumda çeşitli siyasi, ekonomik ve sosyal sebeplerle insani, ahlaki, dini birçok değer yozlaşmaya maruz kalmış durumdadır. Bunun beraberinde bireysel ve toplumsal hayatı ayakta tutan bazı değerlerin işlevsiz hale gelmesi kaçınılmaz olmuştur. Müslümanların huzur ve mutluluk içinde yaşamlarını sürdürmeleri, dindarlıklarını sahih bir eksene oturtabilmeleri, bu değerlerin varlığı ile yakından ilgilidir. Bu değerleri yeniden gündeme getirmek, gençlerimizi yeniden buluşturmak için Peygamberimizi tanımak ve anlamak durumundayız. Hz. Âdem’den bugüne kadar hepimiz samimiyet sınavına tabi tutulmaktayız. Samimiyet içi dışı bir olmaktır, ikiyüzlülükten uzak durmaktır, aldatmamaktır, aldanmamaktır. Kısacası her işi Allah için yapmaktır. Bu samimiyettir ki birbirini karşılıksız seven, paylaşımcı bir toplumun temelini oluşturmaktadır

Başbakan Erdoğan…
"İman en önce kalpte tecelli eder…"
Kalp sadece bir organ değil, bir et parçası değil, insanın varlık sebebini içinde taşıyan kimi zaman ilmin, aşkın, muhabbetin mekanı; kimi zaman nefretin, kinin zemini olan adeta beden ülkesinin saltanat merkezidir. İman en önce kalpte tecelli eder. İlahi mesajında buyurduğu gibi 'iman kalbe yazılır'. Allah kalplerde olanı bilendir. İçinizde kalpte olanı açığa vursanız, gizleseniz de Allah ondan dolayı hesaba çeker. Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Kalpte ne varsa dilde, gözde, elde, ayakta, tüm bedende o vardır. Dil neyi söylerse söylesin, el neyi eylerse eylesin eğer iman dilden öteye gitmeyip kalbi kuşatmıyorsa, kalbi tesiri altına almıyorsa, mühürleri kırarak kalbe yazılmıyorsa o gerçek iman değildir.
“Samimiyet, gönül ile bedenin uyumudur, muhabbetidir…”
Samimiyet, kalp ile yani gönül ile dilin tüm bedenin uyumudur, muhabbetidir, birbiriyle sohbetidir. Samimiyet kalbin ve gönlün aynı yöne bakmasıdır. Samimiyet kalpte olanın sahtecilikten, aldatmadan, riyadan uzak şekilde dile, ele ve eyleme yansımasıdır. Her gün Kıbleye yöneliyor ve defalarca ‘Ancak sana kulluk eder ancak senden yardım dileriz’ diyoruz. Her gün defalarca tekrarladığımız bu yakarış dilden kalbe indiği takdirde, bir mana ve bir karşılık ifade eder. Diliyle 'yalnız sana kulluk ederiz' deyip, kalbiyle putlara, güce, mal ve evlatlara tamah edenler, takdir edersiniz ki gerçek müminler değildirler. Diliyle milyonlarca kez de olsa 'ancak senden yardım dileriz' diyen ama kalbiyle güçten, hırstan, dünya malından, maddi olandan yardım bekleyenler, hiç şüphesiz hem aldatan hem de aldananlardır.
“Kalp ile beden arasındaki samimiyet köprüsünü yeniden inşa etmeye, her zamankinden çok daha fazla muhtaç haldeyiz…”
14 asır önce Hira Dağı'nda Hazreti Muhammed'e gelen 'oku' mesajı aslında bir anlamda kendi kalbini keşfet emridir. 14 asır sonra açıkçası tüm bir insanlık, bütünüyle bir kez daha kalbimizi keşfetme ihtiyacı içindeyiz. Kalp ile beden arasındaki samimiyet köprüsünü yeniden inşa etmeye, her zamankinden çok daha fazla muhtaç haldeyiz. Samimiyetin dışlandığı, kalplerde olanın dile dillerde olanın kalbe sirayet etmediği her araç, bizi hakka götürmeyecek tam tersine bizi haktan uzaklaştıracaktır. Siyaset eğer kalptekiyle dildekini samimiyet köprüsüyle birbirine bağlayabiliyorsa, hakka ve halka hizmettir. Adalet, eğer vicdan ile hak arasındaki samimiyet köprüsünü tesis edebiliyorsa adalettir. Devlet kendisini var eden insan ile arasında bir samimiyet köprüsü imar edebiliyor yani insanı yaşatarak, insan için ayakta kalabiliyorsa adil bir devlettir. Kitap kalptekini yazıya dökebildiği, gönülde olanı samimi bir şekilde beyaz sayfaya aktarabildiği ölçüde faydalıdır. En önemlisi de alim kalbini keşfedebilmiş, kalbine bilgi kadar aşkı yerleştirebilmiş, kalbini Rabbi ile tanıştırarak, nefsini tanıyabilmiş, gönlü ile dili, tavrı, edası arasında samimiyet ihdas edebilmiş kişidir.
“Kalbe yazılan iman silinmedikçe, toplumlar da ruh köklerinden, özlerinden, kendilerini var eden dinamiklerden kopuş yaşamazlar…”
Samimiyet üzerinde her zamankinden fazla durmamız, sormamız ve sorgulamamız gereken bir süreçten geçiyoruz. Tezahürün yani dış görünüşün, imajın bu kadar öne çıktığı bir dünyada, samimiyeti yeniden keşfedip idareden siyasete, adaletten ilme kadar her alanda samimiyeti yeniden egemen kılmamız gereken bir mücadeleye ihtiyaç duyuyoruz. Hiç kuşkusuz tek tek insanların olduğu kadar toplumların da bir kaderi vardır. Kaderin üzerinde bir kader vardır. Toplumlar, zaman zaman hayal kırıklığı yaşarlar, toplumlar, zaman zaman aldanırlar, aldatılırlar. Toplumlar, öyle zamanlar olur ki yenilirler, varlıklarını yitirirler, fetret dönemleri yaşarlar. Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun ki insanın kalbi, toplumun kalbidir ve o kalbe yazılan iman silinmedikçe, toplumlar da ruh köklerinden, özlerinden, kendilerini var eden dinamiklerden kopuş yaşamazlar.
Rabbim bizi Kur'an'ın ışığından, Resul-ü Ekrem efendimizin ve onun Ehli Beytinin rehberliğinden ayırmasın. Rabbim milletimizin kardeşliğini, birlik ve bütünlüğünü muhafaza etsin, tüm Müslüman kardeşlerimizi, tüm insanlığı rahmetiyle, bereketiyle kuşatsın.
Program gül takdimiyle sona erdi.





365 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın