• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’i ziyaret etti.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Papa Franciscus'dan ortak açıklama

Katolik dünyasının ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’i ziyaret etti.
Mehmet Görmez, makamında Franciscus ile bir süre görüştükten sonra Papa Franciscus ile ortak basın açıklamasında bulundu.
Konuşmasına ,"Allah’a hamd ederek, Yaratıcımızın Selâm adını... huşû ve ta’zimle anarak sözlerime başlıyorum" ifadeleriyle başlayan Mehmet Görmez, "İnsanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaran Allah’ın kutlu elçilerine, Hz. Âdem’e, Hz. Nuh’a ve Hz. İbrahim’e, insanlık tarihinin eşiklerinde her biri rehber olan Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya ve Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun" dedi.
Papa Franciscus'a "Dinlerin ve medeniyetlerin kadim yurduna, bir arada yaşamanın engin tecrübesine sahip esenlik ülkesine, dünyadaki tüm Müslüman kardeşlerinin hizmetinde olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na hoş geldiniz" diyen Görmez, bu coğrafya, dün olduğu gibi bugün de farklı dillere, dinlere, mezheplere ve anlayışlara ev sahipliği yaparak insani değerlerin egemen olduğu; hak, hukuk ve adalet çerçevesinde herkesin barış içinde yaşadığı bir medeniyeti temsil ettiğini söyledi.
"Ülkemiz bütün ilahi dinlerin mensuplarını hiç bir ayrım yapmadan yaşattı"
Görmez, "Bu medeniyet, herkesin aklını, dinini, canını, malını ve nesebini mukaddes ve aziz kabul eder. İnsanın hak ve onurunu her şeyin üstünde tutar. Hiç kimsenin dilinden, ırkından, dininden, mezhebinden ve düşüncesinden dolayı hak mahrumiyetleri yaşamasını asla kabul etmez. Bütün ilahi dinlerin mensuplarını tarih boyunca hiçbir ayrıma maruz bırakmadan, birlikte yaşatan ülkemizde, farklılıkların kolayca ötekileştirilmek istendiği ve korku duvarlarının örüldüğü bugünün dünyasında, Katolik dünyasının ruhani liderini ağırlamanın, kendiliğinden özel bir anlam taşıdığı muhakkaktır" diye konuştu.
"Her vicdan sahibi, insanlığın sürüklendiği bunalım karşısında emaneti gözetememenin ağır yükü altında kalmıştır"
"Rabbimiz Allah’a şükürler olsun ki, bizi maddenin zindanından mananın afakına, masivaya ubudiyetten, inayetinin aydınlığına eriştirdi" diyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "O, kutlu elçileriyle merhamet ve selamet müjdesi indirdi. Dalalet ve karanlığın karşısında hidayet ve aydınlığı bahşetti ve bizi iman ve samimiyete, ihlâs ve sadakate, iffet ve adalete davet etti. Bu davet tüm insanlaraydı. Fakat biz insanlar, özellikle birkaç asırdır bu ilahi davetin kıymetini hakkıyla takdir edemedik. Bu yüce emaneti muhafaza etmede acze düştük, tabiatın dengesini bozduk ve nihayet dünyayı kendi ellerimizle felaketlerin eşiğine getirdik. Bu felaketlerin nedenini sadece bir takım odaklara ve şer güçlere yıkamayız. Hayır! Açıkça ifade edelim ki, bu hepimizin ortak vebalidir. Hiç kimsenin bu sorumluluktan kaçması mümkün değildir. Hangi dine mensup olursa olsun her vicdan sahibi, insanlığın sürüklendiği bunalım ve kargaşalar karşısında emaneti gözetememenin ağır yükü altında kalmıştır. Rabbimizi unutarak, O’nu yok sayarak konuşanlar kadar; O’nun adına konuşanlar, Tanrı edasına bürünenler, O’nu kâh kelimelere boğarak hapsedenler, kâh konuşulması gereken yerde susanlar, hep birlikte bu cürme ortak olmuşlardır."
Dünyanın bugün, açlığın, sefaletin ve adaletsizliğin; katlanarak büyüyen hukuk ihlallerinin; insan haysiyetini ayaklar altına alan ve kadın-çocuk ticareti dâhil kirli ticaretlerin; tahammül edilemez boyutlara ulaşan çatışma, terör, katliam, savaş ve insanlık suçlarının pençesinde olduğunu vurgulayan Görmez, "Bütün bunlar olup dururken hangi insaf sahibi yürek, masum olduğunu iddia edebilir? Hangi dine mensup olursa olsun, kim bu vahim tabloda payı bulunmadığını iddia edebilir?" sorusunu yöneltti.
"Müslüman toplumların tüm birikimleri hunharca yok ediliyor"
Modern zamanların esas felaketinin, küreselleşmiş çıkarların, halkları maddeperest despotizmlere ve tiranlıklara mahkûm etmesi olduğunu belirten Görmez, "Her biri insanlığa bahşedilmiş ilahi nimetler olan doğal kaynaklarımız, ihtiras sahiplerinin elinde nice masum insanın hayatına mal olmaktadır. Günümüzde, Afganistan, Arakan, Irak, Nijerya, Suriye ve Somali başta olmak üzere Müslüman toplumların tüm birikimleri hunharca yok ediliyor ve kaynaklarının sömürülmesi gözlerden gizleniyor. Özellikle Müslüman coğrafyalarda bir şiddet ve vahşet sarmalı insanlığı ayaklar altına almakta, bu coğrafyalarda Müslüman olsun ya da olmasın herkes büyük acılar yaşamaktadır" ifadesini kullandı.
"Şiddet ve vahşet yayanlar Allah'a isyan halindedir"
İslam Dini'nin barış dini olduğunu kaydeden Görmez, "Bir barış çağrısı olan İslâm’ın mesajına tamamen aykırı bir yola saparak şiddet ve vahşet yayanlar, kendilerini nasıl adlandırırlarsa adlandırsınlar Allah’a isyan halindedirler. İnsan insana muhtaçtır ve insan insana emanettir. İnsan insanın kurdu değil, yurdudur. Bu emanete sahip çıkmamak kabul edilemez bir aşırılık ve tuğyandır. Müslümanlar olarak böylesine bir aşırılığı ve kıyımı şiddetle reddediyoruz." dedi.
"Filistin'de yaşananlar için derin ıstırap duyuyoruz"
Son günlerde Filistin’de barış umutlarını söndüren gelişmeler yaşandığını vurgulayan Görmez, "Bütün Müslümanlarla birlikte bizler de bu gelişmelerden derin bir ıstırap duyuyoruz. Özellikle ilahi dinlerin ortak mukaddesi olan Mescid-i Aksa’nın ismet-i harimine ve mazlum Filistin halkına yönelik tecavüz, insanlık adına derin bir hicap ve vicdan sahipleri için ağır bir teessür sebebidir."
"İslamofobi, yeni bir ırkçılık çeşidi ve nefret suçudur"
Görmez, konuşmasına şöyle devam etti: "Dünyanın geleceği için hayra yoramayacağımız bir başka husus ise küresel medyanın, yeni bir ırkçılık çeşidi olan ve nefret suçuna dönüşen Müslüman karşıtı söylemlerle dehşet senaryoları yaymalarıdır. Bu yolla yalnızca İslam aşağılanmıyor. Bu yolla doğudan batıya, kuzeyden güneye yeryüzünde yaşayan bütün insanların akl-ı selimine saygısızlık ediliyor. Masum insanlar İslâm ve Müslümanların düşmanı haline getirilmek isteniyor. Anti-semitizm, tarihin sayfalarını nasıl bir utanç lekesi olarak kirlettiyse, Müslüman karşıtlığı da aynı utançla, tarihe kirli sayfalar eklemekten başka bir netice vermeyecektir. İnanmak istiyoruz ki, hangi din ve inanca mensup olursa olsun bütün insan kardeşlerimiz, iz’an ve vicdan sahibidirler ve vahşet sahneleri ile akıllarını aşağılamaya kalkan senaryolara aldanmayacaklardır. Bilhassa Batı kamuoyunda zaten yaygınlaştırılmış bulunan İslamofobik paranoyanın, Batıda yaşayan Müslüman kardeşlerimize yönelik ağır baskı, yıldırma, ayrımcılık, dışlanma ve fiili saldırılarda bahane olarak kullanılması, gelecek adına bizleri endişe ve kaygıya sevk etmektedir."
"Hep birlikte güç ve çıkar çatışmalarının, din savaşları kisvesine bürünmesine karşı çıkmalıyız"
"Bu kadim coğrafya, inanç, din ve millet ayırmaksızın tüm insanlar için güven yurduydu" diyen Görmez, "Zira insanlığın vicdanına, kadim mirasına, hukuk ve adalet birikimine, medeniyetine burada hep sahip çıkıldı. Mescitleri olduğu kadar havra ve kiliseleri de dokunulmaz sayan bir dinin mensuplarının, son zamanlarda işgallerin, şiddetin, yerinden edilmelerin gölgesinde türeyen yaralı bilinçlerin farklı inançlara karşı sergilediği olumsuz tutum ve davranışlar ile mabet masuniyetine tecavüzler hiçbir şekilde kabul edilemez. Hep birlikte güç ve çıkar çatışmalarının, din savaşları kisvesine bürünmesine karşı çıkmalıyız. Dinin ve dini müesseselerin kirli siyasetlere alet edilmesine asla izin vermemeliyiz"
"Kudüs, çatışma alanı değil; ortak yaşamaya ilham veren mukaddes bir merkez olmalı"
Göç, göçmen ve iltica sorunlarına da dikkati çeken Görmez, şöyle konuştu:
"Bugün, çok sayıda insan ya savaş, şiddet ve terör sebebiyle, ya insanca yaşama beklentisiyle ya da bir dilim ekmek için türlü güçlükleri göze alarak yerlerini yurtlarını terk etmektedir. Üzülerek belirtmek isterim ki, her gün bu yolculuğa çıkanlar daha menzillerine varamadan cesetleri Akdeniz kıyılarına vurmaktadır. Bu görüntüler, küremizdeki sosyal dengesizliğin, iktisadi yağmacılığın, refah yoksunluğunun ve tüketim düzeninin acı sonuçlarını resmetmektedir. Bütün bu konularda dini kurumlara büyük görevler düşmektedir. Dini kurumların sorumlulukları, sadece ölenlerin cenaze törenlerini icra etmekle sınırlı değildir. Din insana hayat verir ve insanı ölüme terk etmeyi değil; huzurla yaşatmayı ister. Dini kurumlar da insanın hayatını tehdit eden ve huzur içinde yaşamasını ortadan kaldıran her konuda bir çaba ve gayret içinde olmalıdır. Bu anlamda tüm dini yapıların erdemliliği esas alan bir çalışma içerisinde olması hayati derecede önem arz etmektedir. Bugün, din mensuplarının, diyalog adı altında birbirlerinin hakikat iddialarını teolojik boyutta tartışarak misyon icra etmek yerine, insanlık adına uyuşturucudan alkolizme, kadına karşı şiddetten sokak çocuklarına, açlıktan sefalete, nefretten çatışmaya, çevre sorunlarından dünyanın ekolojik dengesinin bozulmasına, her türlü dini fanatizmden inanç özgürlüğüne kadar pek çok meselede ortak çalışma yapmaları elzemdir. Bugün, farklı din ve mezheplerin birbirini ötekileştirme çabaları karşısında kadim geleneğe sahip olanların birlikte yaşama ahlakı ve hukuku konusunda bir arayış içinde olmaları gerekmektedir. Belki de üç dinin mukaddes saydığı Kudüs, bir çatışma alanı değil; dün olduğu gibi bugün de birlikte ortak yaşama ahlak ve hukuk kriterlerinin oluşmasına ilham veren mukaddes bir merkez olmalıdır."
"Bugün Peygamberlerin getirdiği kutlu mesajlara daha çok ihtiyaç var"
Bugün, peygamberlerin getirdiği ilahi sese ve kutlu mesajlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu söyleyen Görmez, şöyle devam etti: "Bugün, dünya Hz. Davud’un “Ne mutlu adalete uyanlara, sürekli doğru olanı yapanlara!” (Mezmurlar 106, 3) dediği gibi bir hak ve adalet arayışındadır. Bugün, yeryüzünün tüm sakinleri, mazlumları ve göçmenleri Hz. Musa’nın şu mesajını yeniden duymak istemektedir; ‘Yabancıya haksızlık ve baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız’ (Eski Ahit, Mısır’dan Çıkış 22, 21). Bugün, insanlık Hz. İsa’nın aradığı adaletin bir an önce gerçekleşmesini beklemektedir “İşte, benim seçtiğim kulum, canımın hoşnut olduğu sevgili kulum... O da adaleti uluslara ilan edecek. Çekişip bağırmayacak, yollarda kimse O’nun sesini duymayacak. Ezilmiş kamışı kırmayacak, tüten fitili söndürmeyecek ve sonunda adaleti zafere ulaştıracak” (Yeni Ahit, Matta, 17-20). Ve bugün, bütün dünya akıl, hukuk ve adalet peygamberi Hz. Muhammed’in Kur’an ile insanlığa ilettiği hak ve adalet özlemini aramaktadır; “Ey iman edenler! Allah için adaleti tesis edin ve buna siz öncülük edin. Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil olun, takvâya en uygun davranış budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır” (Maide Suresi, 8)."
"Bu kadim hikmet, hepimizin mirası, hepimizin tarihi, hepimizin dünyası ve hepimizin muhtaç olduğu gelecek vaatleridir" ifadelerini kullanan Görmez, "Bugün, yeryüzünde olup biten her şey, tüm insanlığı etkilemektedir. O halde insan olarak düşünelim ve insanlığı düşünelim. Sen, ben demekten kaçınalım ve geleceğimiz için ne yapabileceğimize bakalım. Kimsenin çıkarına alet olmadan ve hiçbir ayrıştırıcı ve ötekileştirici söyleme kapılmaksızın, her türlü şiddeti reddederek ve insan onurunu yüce sayarak, ‘yaratılanı Yaratandan ötürü’ severek geleceğimizi inşa edelim. Kaygılarımızı umutlara dönüştürelim. Ve Rabbimize dua edelim ki, insanlığın geleceğine dair endişelerimizi boşa çıkarsın ve umutlarımızı gerçekleştirsin! Bizi karanlıklardan aydınlıklara çıkarsın, nuruna gark etsin, elimizden tutsun ve bizi bize bırakmasın."
Katolik dünyasının ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus
Papaların görevleri gereği başka ülkelere gittiklerinde diğer dinlerin yetkililerini ve cemaatlerini de ziyaret ettiklerini belirten Papa Franciscus, ziyaretinin amaçlarından birinin de diyalog kurmak olduğunu kaydetti. Papa Franciscus, selefi Papa 16. Benedictus'un 2006'da Diyanet İşleri Başkanlığına yaptığı ziyareti hatırlatmaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Dini önderler arasındaki ilişkilerin ve diyaloğun son derece önemli olduğuna işaret eden Papa Franciscus, bunların farklılıklara rağmen karşılıklı saygı ve dostluğun mümkün olduğunu göstereceğini dile getirdi. Papa Franciscus, bu dostluğun bugün olduğu gibi kriz dönemlerinde özel bir anlam ve büyük bir önem kazandığını dile getirdi.
Dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan krizlerin ortaya çıkardığı ıstırabın bütün halklar tarafından hissedildiğinin altını çizen Papa Franciscus, "Kurbanlar ve yıkım, milletler ve dinler arasında gerilim ve çatışma, açlık ve yoksulluk yaratan savaşlarla karşı karşıyayız. Milyonlarca insan bundan etkileniyor. Doğayı, havayı, suyu ve toprağı mahvediyorlar. Ortadoğu'daki durum, özellikle Irak ve Suriye'de çok trajiktir. Çatışmalardan dolayı herkes acı çekmekte ve insani durum da dehşet vermektedir. Bebekler, acılar içinde anneler, yaşlılar, göçmek zorunda kalmaktadırlar" diye konuştu.
Papa Franciscus, "Bizler Müslümanlar ve Hristiyanlar olarak paha biçilmez manevi hazinelerin emanetçisiyiz" ifadesini kullanarak şöyle devam etti:
"Kendi geleneklerimize göre yaşasak da bunlar arasındaki ortak öğeleri biliyoruz: Merhametli Tanrı'ya ibadet, atamız İbrahim'e uymak, dua etmek, sadaka vermek, oruç tutmak, içtenlikle yaşanan bu öğeler hayatı değiştirebilir ve insanlar arasındaki kardeşlik ve onur için bir temel oluşturabilir”
Çatışmalardan kaçan sığınmacılara gösterdiği yardımseverlik için Türkiye'ye teşekkür eden Papa Franciscus, "Bu başkalarına hizmet için birlikte nasıl çalışılacağına somut bir örnektir. Cesaret ve destek için bir örnektir" dedi.
Papa Franciscus, görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek için Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e teşekkür etti.

 



343 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın