• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den Moskova’da Cuma hutbesi

‘8. Uluslararası Teoloji Konferansı’nın açılış programı için Rusya’nın başkenti Moskova’da bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Moskova Merkez Camiinde Rusya Müslümanlarına hutbe irat etti.
Geçtiğimiz Eylül ayında açılışı gerçekleştirilen Moskova Merkez Camiinde 15 binden fazla Müslümana hutbe irat eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, hutbesinin başında Rusya’da yaşayan Müslümanlara Türkiye’den selam getirdiğini ifade etti.
Rusya Müslümanlarına kazandırılan ve Moskova’nın merkezinde yer alan böyle bir ibadethane için emeği geçen herkese teşekkür eden Başkan Görmez, hutbesine “Rusya Federasyonunda yaşayan 25 milyondan fazla kardeşimize, Türkiye’deki kardeşlerinden gönül dolusu selamlar, muhabbetler getirdim. Sahabe efendilerimizin medfun olduğu Derbent’teki Bolgar’daki dostlarımıza, Gorno Altay’dan Astrahan’a, Grozni’den Ufa’ya, Kazan’dan Petersburg’a tüm Müslüman kardeşlerimize selam olsun. Ve Moskova’nın kalbinde Merkez Camiinde bulunan Bişkek’ten, Buhara’dan, Duşanbe’den, Bakü’den, Astana’dan gelerek Rusya’da yaşayan ve kutlu çağrı ile bir araya geldiğimiz kardeşlerimize de selam olsun. Kurban Bayramında ibadete açılan bu muhteşem camii, bu güzel mabet Moskova’da yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimize hayırlı ve mübarek olsun. Sizleri hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun” ifadeleriyle başladı.
Moskova’ya kazandırılan bu ibadethanenin ebediyen birlik ve kardeşlik merkezi olması dileğinde bulunan Başkan Görmez, “Allah’tan dua ve niyazım odur ki, Moskova şehrine büyük değer katan bu mabet, ebediyen birlik, barış ve kardeşlik merkezi olsun. İlim, hikmet ve marifet mekanı olsun. Yüzyıllık fetret döneminden sonra burada ahlak, fazilet, hidayet yayılsın. Mihrabından, minberinden, kubbesinden vicdanını kaybetmiş beşeriyete şefkat ve merhamet saçılsın” şeklinde konuştu.
Başkan Görmez, Camiyi dolduran binlerce Müslümana kardeşlik hukukunun ilkelerini ve birlik ruhunu anlattığı hutbesinde şu hususların altını çizdi;
“Birbirinizle marifet alışverişinde bulunun…”
Kuran’ı Kerim’de Allah buyuruyor ki; “Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve sizi farklı şubelere, ırklara, kabilelere ayırdık. Öyleyse birbirinizle marifet alışverişinde bulunun. Birbirinizi tanıyın. Birbirinizin hakkını tanıyın. Birbirinizin varlığını tanıyın. Birbirinizin dilini, dinini, ırkını tanıyın. Birbirinizin onurunu, şerefini, izzetini tanıyın. Şunu biliniz ki Allah katında en kıymetliniz, en değerli olanınız muttaki olanınızdır. Allah’ın koyduğu sınırlar içerisinde imanlı, ibadetli ve ahlâklı yaşayanlarınızdır.”
Efendimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor; “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir, zira hepiniz Âdem’in çocuklarısınız; Âdem ise topraktandır. Allah katında en değerli olanınız, ona en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana, Allah’a saygı ölçüsü dışında başka bir üstünlüğü yoktur.”
Hepimiz insan olarak, beşer olarak aynı özden, aynı mayadan, aynı hamurdan, aynı çamurdan, aynı topraktan yaratıldık. Hepimiz beşer olarak aynı babadan, aynı Âdem’den, aynı anneden, aynı Havva’dan geliyoruz. Hepimiz aynı arzı, aynı zemini, aynı asumanı, aynı dünyayı, aynı âlemi, birlikte paylaşıyoruz. Hepimiz aynı güneşin ısısından, aynı ayın ışığından istifade ediyoruz.
“İslâm irfan geleneğine göre insan insanın kurdu değil yurdudur…”
Hepimiz Âdem’in çocukları olarak Allah nazarında tarağın dişleri gibi eşitiz. Hz. Ali Efendimiz bunu “Ya hilkatte eşimsin ya dinde kardeşimsin” diyerek veciz bir şekilde ifade etmiştir. İslâm irfan geleneğine göre insan insanın kurdu değil yurdudur. İnsan insanın umududur. İnsan insanın velisidir. İnsan insanın sığınağıdır. Bunun içindir ki bizim medeniyetimizin Her insan Allah’ın bir ayetidir. Her insan Allah’ın bir eseridir. Her insanın kalbi Allah’ın evidir.
“Hangi dinden, ırktan, renkten, bölgeden, coğrafyadan olursa olsun her insanın insan olduğundan dolayı bir hakkı ve bir hukuku vardır…”
İnsan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve bir ahlâkı vardır. Bizim dinimiz, bizim inancımız, farklılıklarla birlikte barış içerisinde yaşayabileceğimiz bir ahlâk ve hukuk temeline dayanmaktadır. Hangi dinden, hangi ırktan, hangi renkten, hangi bölgeden, hangi coğrafyadan olursa olsun her insanın bir hakkı ve bir hukuku vardır. Bu sebeple insan insana zulmedemez. İnsan insana haksızlık edemez. Her insanın canı, kanı, malı, ırzı, namusu, izzeti, onuru muhteremdir, mukaddestir, dokunulamaz.
“İnsanla anlamlı hâle gelen kardeşlik duygusu bugün insanoğlunun hayatından çekilmeye başlamıştır…”
Ne yazık ki insanlık, önce kardeşlikle tanışmasına rağmen tarih boyunca pek çok kardeşlik ihlâllerine tanık olmuştur. Sayısız cinayet ve katliamlara şahit olmuştur. Pek çok savaş, insanların bitmek tükenmek bilmeyen hırs, arzu ve tamahkârlıkları yüzünden çıkmıştır. Aslında insanla anlamlı hâle gelen kardeşlik duygusu bugün de şaşırtıcı bir şekilde insanoğlunun hayatından çekilmeye başlamıştır. Bu kıymetli duygudan boşalan yeri, kin, nefret, öfke, şiddet ve zorbalık gibi insanoğlunun ortak aklı tarafından asla tasvip edilmeyen olumsuz duygular doldurmaya başlamıştır. Üzülerek ifade edelim ki bugün insanlık, Habil için gözyaşı dökerken, kimi coğrafyalarda Kabil gibi davranmaya devam etmektedir. Kardeşlik çeşmesini kurutan, merhamet duygusunu yok eden bu acımasızlık, sayısız cinayet ve katliamlara, hatta savaşlara yol açmaktadır.
“Müslümanlar, aynı bütünün parçalarıdır…”
Bizim bir de İslâm’dan kaynaklanan ikinci bir kardeşliğimiz var. Bizler aynı dini, aynı imanı, aynı inancı, aynı değerleri paylaşıyoruz. Aynı kültürün, aynı medeniyetin çocuklarıyız. Aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba, aynı hesaba, aynı mizana iman ediyoruz. Aynı kıbleye yöneliyoruz. Aynı kıyama duruyoruz. Aynı rükua eğiliyoruz. Aynı secdeye kapanıyoruz. Yüce Kur’an’ın ifadesiyle “Müminler, ancak kardeştirler.” Bu kardeşlik soy, sop, ırk, renk, dil, bölge ve asabiyet temelinde bir kardeşlik değildir. Çıkar temelinde bir kardeşlik hiç değildir. Yüce değerler ve yüksek idealler etrafında bir kardeşliktir. İman ve takva ekseninde bir kardeşliktir. İslâm kardeşliğidir. Nasıl ki insan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve bir ahlâkı varsa Müslüman olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin de bir hukuku ve bir ahlâkı vardır. Müslümanlar, aynı bütünün parçalarıdır. Aynı birin yansımalarıdır. Tevhid ile gelen vahdetin temsilcileridir. Müslümanlar, aynı bedenin organları, aynı binanın tuğlaları gibidir. Müslümanlar, birbirlerine hak bağı ile bağlıdır.
“Sizler Maveraünnehir İslâm medeniyetinin çocukları olarak bin yıldır bu coğrafyada kendi vatanlarınızda imanınızı, İslâmınızı, Müslümanlığınızı muhafaza ettiniz…”
İslâm’ın rahmet mesajları bu topraklara kılıçla kalkanla değil, barışla, ilimle, hikmetle geldi. Sizin atalarınız yüzlerce yıl, bin yüz yıl önce Volga nehrinin etrafında, İdil-Ural bölgelerinde tevhidin, adaletin, merhametin kurucusu oldular. Sizler Maveraünnehir İslâm medeniyetinin çocukları olarak bin yıldır bu coğrafyada kendi vatanlarınızda imanınızı, İslâmınızı, Müslümanlığınızı muhafaza ettiniz. Yüzyıllık tüm ideolojik baskılara rağmen kimliğinizi korudunuz. Bugün de size düşen Müslüman kimliğinizi korumak ve muhafaza etmektir. Kimlik ataletle, bataletle, cehaletle korunmaz. Kimlik ilim ve hikmetle korunur. Kimlik kin, öfke ve nefretle değil, barışla, şefkatle, merhametle korunur. Kimlik adaletle, iyilikle, ahlak ve faziletle korunur. Kimlik Muhammedi ahlakı hayatımızda yaşayarak korunur. Kimlik içinde yaşadığımız toplumla kavga ederek değil, barışla, yardımlaşma ve dayanışma ile korunur. Kimlik, birlikte yaşama ahlakı ve hukuku ile korunur.
“Bugün İslam coğrafyası bir mazlumiyet ve mağduriyet coğrafyasına dönüşmüş durumdadır…”
Ne yazık ki bugün İslâm toplumlarında mezhepçilik, meşrepçilik, ırkçılık, ideolojik ayrımcılık sebebiyle iç çatışmalar yaşanmakta, masum canlar katledilmekte, şehirlerin tarihî ve kültürel dokusu yok edilmektedir. Üzülerek ifade edelim ki bugün İslam coğrafyası bir mazlumiyet ve mağduriyet coğrafyasına dönüşmüş durumdadır.
“Şiddetin, savaşın, vahşetin gölgesinde din adına üretilen ideolojilerin ve şiddetin çocuklarınıza bulaşmasına asla izin vermeyin…”
Bugün yüce dinimiz İslâm ve din kardeşlerimizin yaşadığı İslâm coğrafyası tarihin en zor süreçlerinden geçiyor. Yüzyıldır akan kan ve gözyaşı son on yıllarda artarak devam ediyor. Tarih boyunca selam ve eman yurdu olan medeniyet merkezlerinden ateşler yükseliyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan koparak göç ediyor. Akdeniz sadece mülteciler mezarlığına değil, vicdan ve merhamet mezarlığına dönüştü. Bu durum sizleri asla ümitsizliğe sevk etmesin! İslam dünyasında yaşananlar Moskova’daki Müslümanları ümitsizliğe sevk etmesin. İslam dünyasında olup bitenler, sizin kardeşliğinize asla gölge düşürmesin! Şiddetin, savaşın, vahşetin gölgesinde din adına üretilen ideolojilerin, din adına üretilen şiddetin sizin çocuklarınıza bulaşmasına asla izin vermeyin! Sizler tarih boyunca ecdadınızın inşa ettiği hikmetli yoldan ayrılmayınız.
“Bugün birliğe, beraberliğe, yardımlaşmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var…”
Bugün İslâm ümmeti olarak İslâm diyarlarını yeniden ilim, hikmet ve marifet yurduna dönüştürmek için çalışmaya ihtiyacımız var. Bugün İslâm coğrafyasında yeniden barış ve esenliği, merhamet ve şefkati, kardeşlik ve dostluğu, hak ve adaleti, ahlak ve fazileti egemen kılmaya ihtiyacımız var. Birliğe, beraberliğe, yardımlaşmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var. İslâm’ın medeniyetler inşa eden eşsiz ilkelerine yeniden sarılmaya ihtiyacımız var. Kur’an-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına, Hz. Peygamberin çağlar üstü örnekliğine ihtiyacımız var. Bugün müminler topluluğu olarak ümmet bilincini yeniden inşa etmeye ihtiyacımız var.
“Bugün sizlerden tüm dini, siyasi ve etnik tartışmadan azade insanlık onuru için dua istiyorum…”
Bugün sizlerden insanlık onurunun Akdeniz kıyılarına vurduğu tüm dini, siyasi ve etnik tartışmadan azade Aylan yavrularımız icin dua istiyorum. Bugün, Suriye’de yeni Aylan bebekler olmaması için dua edelim. Bugün, Gazze’deki masum kardeşlerimiz için dua edelim. Gözlerimiz önünde eriyen merhamet duygusu için, Arakan’da zedelenen insanlık onuru için sizlerden dua bekliyorum. Hutbeme burada son verirken selam ve hürmetlerimi sunuyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.
Moskova Merkez Camii…
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının katkılarıyla Klasik Osmanlı sanatı üslubuyla yaptırılan Moskova Merkez Camiinin açılışı, geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından yapılmıştı.


196 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın