• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

(TÜSİAD) girişimiyle Fransa'da kurulan 'Bosphorus Enstitüsü'nün 7. Yıllık Semineri'

Paris Büyükelçisi Hakkı Akil Bosphorus Enstitüsü'nün 7. Yıllık Seminerinde bir konuşma yaptı.



Akil, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) girişimiyle  Fransa'da kurulan "Bosphorus Enstitüsü'nün 7. Yıllık Semineri"nde yaptığı konuşmada, bu enstitünün Fransa-Türkiye ilişkilerinde son derece önemli bir bağ olduğunu belirterek, bu bağın sürdürülmesinin önemini vurguladı. 

Fransız-Türk ilişkilerinin tarihte ve son 40 yılda iniş ve çıkışlar yaşadığını ifade eden Akil,  Fransa  Cumhurbaşkanı  François Hollande'ın iki sene önceki ziyaretinin ardından bu ilişkileri canlandırmak için fırsat oluştuğunu, herkesin elinden geleni yaparak bu ilişkilerin bir kez daha düşüşe geçmemesini sağlamak gerektiğini kaydetti. 

Akil,  Türkiye ile  Fransa arasındaki ticaret hacminin yaklaşık 13,8 milyar avro olduğunu, iki ülkenin de potansiyeline ulaşmaktan uzak durumda bulunduğunu anlatarak,  Türkiye'deki yüksek büyüme oranlarının yaşandığı dönemde Fransız şirketlerinin kötü siyasi ilişkiler nedeniyle  Türkiye'deki yüksek büyümeden, yapısal dönüşümden yeterince faydalanamadığını, olumlu siyasi ilişkiler ortamında ise ekonomik ilişkilerin tekrar canlandırılabileceğini söyledi. 

Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için "katolik evliliği"ne ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Akil, şunları dile getirdi: 

"Savunma sanayisi de bu evliliğin temel harcı olabilir. Unutmayalım ki Fransız-Türk ilişkileri maalesef her zaman mayınlarla döşeli araziden geçiyor. Aslında bu ilişkilerimiz arasında değil ama mesela soykırımın inkarına yönelik yasa teklifi var.  Cumhurbaşkanı da önemli bir profesöre rapor hazırlamasını istedi. Böyle bir yasanın geçmesi yasal olarak mümkün mü bunu araştırmasını istedi. Bu bir mayındır ve bu mayın her şeyi yok edebilir. Güvenlik alanında iş birliği meselesi var ama maalesef bu iş birliği topal bir iş birliği gibi.  Fransa PKK'yı terörist örgüt olarak kabul ediyor ama böyle tanıyorsanız buna göre davranmak lazım. PKK bir takım yan örgütler yoluyla  Fransa'da olağanüstü hal olmasına rağmen aynı gün birden fazla Türk çıkarlarına saldıran şiddet dolu eylemler yapabiliyor. Havaalanlarında THY standlarına, büyükelçiliklerimize, konsolosluklarımıza saldırabiliyor." 

Akil, toplantıda dağıtılan Le Monde gazetesinde "Kürt milisleri, gerilla, asiler" gibi tabirlerin bulunduğunu anlatarak, "Terörist teröristtir, teröriste terörist demek ve ona öyle muamele etmek lazım. Eğer evet ama onlar aslında 'gerilla, milis sayılır' dediğinizde işin içinden çıkamayız" dedi. 

Fransız makamlarına, eylemlerin nasıl yapıldığını, valilerin PKK yandaşı derneklere nasıl izin verdiklerini sorduğunda  Fransa'nın demokratik bir ülke olduğu cevabını aldığını vurgulayan Akil, "DAEŞ'in yan derneklerine sahip olmasına izin vermiyoruz. Terörizme olağanüstü hal ilan etmişsiniz, bu insanlar hiçbir kayıt olmadan rahatlıkla  Fransa'daki  Türkiye konsolosluğunun balkonuna çıkabiliyor, Türk bayrağını indirebiliyor, kendi bayraklarını çekebiliyor ve bütün bunlar bizim  Fransa ve  Türkiye arasında terörizm konusunda yakın iş birliğinin bulunduğu dönemde oluyor. Hiçbir gerekçe masum insanların öldürülmesini haklı çıkaramaz. Dolayısıyla gazetelerde yazanlara gazetecilik diyeceksiniz ama terörist örgütlerin propagandasını yapıyor. Bu örgütler  Türkiye'de insan öldürüyor, ama yarın  Avrupa'da da insan öldürmeyeceğinin güvencesini kimse veremez" diye konuştu. 

Akil, sığınmacılar meselesinde de  Türkiye'nin AB'ye yaptığı önerinin ne bir şantaj ne de buna benzer bir şey olduğunu belirterek,  Türkiye'nin bugüne kadar GSYH'nin yüzde 1,5'ini yani 10 milyar doları sığınmacılar için harcadığını, AB için bu rakamın 215 milyar avro ettiğini, AB'nin aynı hassasiyeti gösterseydi, söz konusu rakamı harcaması gerektiğini,  Türkiye'nin 3 milyar avro için AB'ye şantaj yapacak bir ülke olmadığını vurguladı. 

Bosphorus Enstitüsü'nün Bilim Kurulu Eş Başkanı  Ümit Boyner de sığınmacı sorununa değinerek,  Almanya Başbakanı  Angela Merkel'in ülkesinin sınırlarını mültecilere açmasının maliyetinin eyalet seçimlerinde ortaya çıktığını kaydetti. 

Son birkaç gündür  Türkiye'ye ilişkin yorumlar, isteneceği söylenen ek şartlar ışığında varılan mutabakatın bir AB kararı haline dönmeme riskinin yükseldiğini ifade eden  Boyner, şunları kaydetti: 

"Bu da vizesiz seyahat konusunda umutlanmış, bunu hak ettiğini düşünen  Türkiye kamuoyu açısından da büyük bir hayal kırıklığı olacaktır. Gerçi kamuoyunun hayal kırıklıkları bununla sınırlı değil. AB'nin söz konusu  Türkiyeolduğunda sergilediği standart dışı tavırları, AB değerlerinin ve ilkelerinin en yüksek sesle dile getirilmesi gereken zamanlarda üye ülkelerden yükselen ve kulaklarımızı sağır eden sessizlik de bizi az üzmüyor.

İçinden geçtiğimiz dönem yeni bir dünyaya geçişin habercisidir. Hayatımızın her alanı köklü şekilde değişiyor. Yeni teknolojilerin hayatımıza girmesinin tüm sonuçlarını şimdiden kestirmek mümkün değil. Teknolojiler iş hayatı, ekonomi, sosyal yapıyı öngöremediğimiz ölçüde değiştiriyor. Hayatımıza yeni giren nesnelerin internetiyle iş gücü piyasalarında, rekabet şartlarında demografik değişimlerin ötesinde farklı bir dönem dünyayı bekliyor." 

Seminere, Bosphorus Enstitüsü'nün Yönetim Kurulu Başkanı  Bahadır Kaleağasıve  Fransa Meclisi  Türkiye Dostluk Grubu Başkanı Christophe Bouillon başta olmak üzere iki ülkenin alanlarında öne çıkan dernek yöneticileri, akademisyenleri ve siyasiler katıldı.
140 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın