• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis

Fransa'da Türk çocuklarının okula gitme oranı Afrikalı gençlerden bile düşük.

Avrupa’nın diğer ülkelerinde de durum çok farklı değil.

    Fransa'da Türk çocuklarının okula gitme oranı Afrikalı gençlerden bile düşük.
     Geçtiğimiz günlerde TBMM’de yurt dışındaki Türklerin sorunlarını araştırmak üzere bir komisyon kuruldu. Dışişleri Bakanlığı Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlar ve Emlak Müdürlüğü tarafından milletvekillerine verilen bilgilere göre, Almanya’da yüksek okul mezunu olma oranı yüzde 26 iken bu oran Türk kökenlilerde yüzde 1,7’ye düşüyor. 
Bunun sonucu olarak genel işsizliğin yüzde 6 olduğu ülkede, Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde 20’ye ulaşıyor.

Avrupa’nın diğer ülkelerinde de durum çok farklı değil.

    Fransa'da Türkiyeli göçmenler açısından en kaygı verici gerçek ise Türk çocuklarının okula gitme oranının hala Afrikalı gençlerden bile düşük olması.
   Fransız toplumunun genelinde, kız çocuklarının yüzde 65'i 'BAC' adı verilen lise bitirme sınavlarından başarıyla çıkıyor. Bu oran Çinli kız çocuklarında yüzde 80, Kamboçya, Vİetnam ve Laoslular'da yüzde 70, Gineliler'de yüzde 69, Cezayirliler'de yüzde 51, Türk göçmenlerin kızlarında ise yüzde 38 seviyesine geriliyor.

   Türk kökenli gençlerde üniversiteye gitme oranı da hayli düşük. Genç kızların yüzde 13’ü, erkeklerin ise yüzde 17’si üniversiteye gidiyor. Kız ve erkek karma sıralamada ise 6 yaşından önce Fransa'ya gelen ya da burada doğan göçmen çocuklarının yüzde 55'i liseyi bitiriyor.

    Fransa'daki son yıllardalki Araştırmalarda 3 büyük göçmen grubundan söz ediliyor: Mağripliler yani Kuzey Afrikalılar, Orta Afrikalı göçmenler ve Türkiyeliler. Bütün zorluklarına rağmen, Afrika, Mağrip ülkeleri ve Türkiye'den gelen göçmen çocuklarının önemli bölümünün topluma entegre olan, sorumlu yurttaşlar olduğu belirtiliyor.

    İsviçre’de diplomasızların genel ortalaması yüzde 3. İsviçrelilerde yüzde 1,9’a düşen bu rakam, Türklerde yüzde 17,9’a çıkıyor. Yani Türkler, diğer azınlıklara göre çok daha az okula gidiyorlar. Üniversite mezunu oranı ise genelde yüzde 19'ken, Türklerde yüzde 4,9’a düşüyor.

    Hollanda’da yapılan bir araştırmada, Türk kökenli öğrencilerin Hollandaca dil puanı 88-89 yıllarında 34,3’ten, 2005 yılında 40,3’e yükselmiş. Ancak Faslı göçmenlerin Hollandaca puanı aynı süre zarfında 34,7’den 42,8’e çıkmış.

    Öğrencilerin başarısını ölçen uluslararası ölçümlerde de Türk kökenliler ortalamanın gerisinde kalıyor. Kendi imkanlarıyla ve üstün yetenekleriyle çok başarılı olan az sayıdaki Türk’ü manşetlere çıkarıp, başarılı imajı yaratmaya çalışıyoruz ancak Avrupa’da yaşayan Türkler olarak eğitimde maalesef başarılı değiliz.

    Bunun sebeplerinin başında okul sistemindeki ayrımcılık geliyor. Avrupa ülkeleri, çocukların yüksek okula gidip gidemeyeceğini çok küçük yaşlarda tespit ediyorlar. Göçmen kökenli çocuklar anadilde eğitim almadıkları için, ilk olarak bulundukları ülkenin dilini öğrenmeye ve eğitim sistemine uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu gerçekleşene kadar da üniversiteye gitme treni kaçıyor.

Türk aileler genelde okulla da çok ilgilenmediklerinden, Türk çocukları da büyük ölçüde meslek liselerine gönderiliyor. Öğretmenler, haftada iki gün gelip çocuğun durumunu soran Alman avukat babayla uğraşmaktansa, okula hayatı boyunca uğramayan Türk işçinin çocuğunu düşük seviyeli okula göndermeyi seçiyor. Türklerin üniversite yolu açık olan liselere kayıt olma oranı, Avrupa genelinde yüzde 20 civarında seyrediyor.

Çocukların okula ilgisizliğinin bir diğer nedeni de ailelerin genelde düşük seviyede eğitim almış olmaları. İnsan doğumdan itibaren çevresindekileri taklit ederek büyür. Gençler, okuyup yazanların, kültürlü olanların değil de, pahalı arabalarla gezenlerin saygı gördüğü bir çevrede büyüdüklerinden, ister istemez kısa zamanda para kazanma arzusuyla doluyorlar.

Herkesin üniversite mezunu olmasına elbette gerek yok. Bir insan üniversite okumadan da bilgili ve kültürlü olabilir. Ancak Avrupa’da yaşayan Türkler, bu düşük eğitim ve iş bulma oranlarından kurtulmak istiyorlarsa, hangi mesleği yaparlarsa yapsınlar, kendilerini geliştirmeye önem vermek zorundalar.

Sorunlar zincirini kırmalıyız. Bu çerçevede temel sorunlar olarak, anadili eğitiminin yetersizliği, buna bağlı olarak ülke dilinin erken yaşlarda iyi öğrenilememesi, buna bağlı olarak erken yaştaki yönlendirmelerle üniversite yolunun açık olduğu liselere gidilememesi, buna bağlı olarak düşük yüksek okul mezun oranı, buna bağlı olarak düşük eğitimli anne babaların kurdukları aileler, buna bağlı olarak onların çocuklarının okullarına da ilgi göstermemeleri şeklinde devam eden bir zinciri gösterebiliriz. Bu zinciri bir yerden kırmak zorundayız. Üstelik ne Türkiye’den ne de yaşadığımız ülkeden bir şey bekleyerek. Ülkeler bu sorunu çözmek isteselerdi, 50 yıldır zaten çözerlerdi.



646 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın