• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis
Sevgililer gününde kişinin hanımına hediye almasında herhangi bir sakınca var mıdır?

Gerek sevgililer günü gerekse de yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik
ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür.

Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete
kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer
birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya
kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu
yapabilirse-
kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur.

Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine
yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir.

Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna
göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.

İslâm'ın beş temel
amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış,
bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden
çıkma sonucunu doğurur.


Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce,
burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama
yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür
unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban
bayramlarını tebliğ etti.

Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya
sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara
yasakladı.

Bununla
beraber gayri müslimlere benzeme amacı
olmadan
sevgililer günü, doğum günü ve evlilik günü gibi günlerde kişinin

hanımına hediye almasının bir sakıncası yoktur.

 

Konuyla ilgili aşağıdaki makaleyi de okumanızı
tavsiye ederiz:

 

Sevgili Değil,
Sevgi Günü


"Sevgi"linin önemi ve değeri sevgiden
kaynaklanıyor, ama sevgiyi yalnızca sevgiliye ait kılmak haksızlık; bütün
varlıkların varoluşu ve varlığını devam ettirişi sevgiye bağlıdır.

İslamî düşünceye/irfana
göre varlık ile güzellik, iyilik ve sevgi arasında sıkı bir münasebet vardır.
Allah mutlak kemaldir, mutlak güzelliktir, O bu güzelliğin bilinmesini istemiş
ve bu sebeple varlığı yaratmıştır.

Varlık da onun varlığının (dolayısıyla kemal ve
cemalinin) tecellîsinden başka bir şey değildir. Çirkinlik, şer, eksiklik
"yokluk (adem)" demektir, nerede ilâhî tecellî yoksa orada kemal ve cemal de
yoktur.

İnsanın dünya
hayatında vazifesi, kemal ve cemal tecellîsine layık/mazhar olmaya çalışmaktır.
İnsan kemali ve cemali sever; şu halde bütün sevgiler kemale ve cemale
yöneliktir; bütün kemal ve cemaller de Allah'tan (O'nun varlığının
tecellîlerinden ibaret) olduğuna göre bütün sevgilerin -şuurlu veya şuursuz-
hedefi ilâhî sevgidir.

Bu mâna ve mazmunu şairler,

 


"Severim her güzeli senden eserdir diyerek,
Tecellî-i cemal ister gönül eğlenmez aldanmaz,
Ey Fuzûlî tama'ın kes gayrı temennâlardan,
Kande olsan taleb-i devlet-i dîdâr
eyle."

 

gibi mısralar ile dile getirmişlerdir.

Haramlarda, yasaklarda,
Allah rızasına aykırı olan davranışlarda kemal ve cemal (güzellik) yoktur; bu
sebeple fıtratı bozulmamış olanlar onlara sevgi duymazlar, aksine nefret
duyarlar. Bir erkekle bir kadının beraberlikleri
nikah bağı ile olursa burada güzellik ve kemal vardır, nikahsız (zina) olursa
burada eksiklik ve çirkinlik vardır;
çirkin ve eksik olanla sevgiyi bir

araya getirmek çelişkidir, fıtrat kaymasının alametidir.

Gönül ferman dinlemez, insan karşı cinsten
birine aşık olabilir, ona karşı sevgi duyabilir, ama bizim kültür ve
medeniyetimizde bu bazan yalnızca aşıkın kalbinde ve üstü kapalı ifadelerinde
(mesela şiilerinde) kalır, bazan da karşı tarafla ve bazı sırdaşlarla
paylaşılır, ama ilişkiler ilâhî riza sınırını aşmaz, cemiyete taşmaz,
çirkinliklerin alenileşmesine, bir çeşit meşruluk kazanmasına asla meydan
verilmez.

Sevgi
Allah'tan başlayıp bütün varlıklarda tecellî ederek yine O'na döndüğüne göre bu
sevgi her gün, her saat, her an bizimle olmalıdır; ona sembolik olarak yılda bir
gün tahsis etmekte de sakınca yoktur; ama anılan, değerli bulnan, değerinin altı
çizilen şey "sevgi" olmalıdır; her
kemale ve cemale yönelik, hepsini kucaklayan sevgi!

Başka kültürlerin bir
kısmında -daha çok da günümüzde- bazen cins
farkı bile gözetilmeden insanların birbirine aşık olmaları, bu aşkı açıklamaları
ve toplum önünde yaşamaları (çeşitli davranışlarla ızhar etmeleri, açığa
vurmaları) meşru sayılmakta, âdet haline gelmiş bulunmaktadır.

Bizim kültürümüze aykırı olan bu davranış bu
noktada da kalmamış, aşk ve sevgi adına çirkinlikleri meşrulaştıranlar bunu,
aynı zamanda güzelin ve güzel olduğu için sevgiyi de ihtiva edenin yerine
koymaya, evlilik ve aile yerine birbirini sevdiklerini söyleyenlerin
berabeliklerini ikame etmeye yönelmişlerdir.

Bu çirkin ve yıkıcı yönelişe prim vermemek gerekir.

Evlilikte aşk olmasa da
sevgi şarttır; adına gün yapılan sevgililer de işte bu evlilik içinde veya
evliliğe yönelik karşılıklı sevgiyi taşıyanlar olmalıdır. Daha doğrusu bunu da
içine alan "sevgi günü" olmalıdır ki,
dünyada şiddet, nefret, savaş ve bencillik yerine sevgi, barış, özgecilik gibi
duygular hakim olsun!

Hayreddin Karaman (Prof.Dr.)
  
852 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın