14/07/2020
İNSANDAN İNSANA OLAN,
Allah - İnsan ilişkisinden sonra İnsan-İnsana olan ilişki, hayatımızda yer alan en fazla ilişki biçimlerinden biridir.
İnsani ilişkilerimizde farklı farklıdır.İnsan-Ebeveyn,İnsan-Çocuk,İnsan-Akraba-İnsan-Komşu,İnsan-Arkadaş,İnsan-Yakın çevre,İnsan Uzak çevre,İnsan-Dünya insanı....
Peki bu ilişkilerde belirleyici unsurlar ne olmalı ?
"Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık"Tin/4
İnsan en güzel biçimde yaratılmışsa eğer ona bu değeri verenin ilişkilerinide belirtmesi gereklidir.Ve bu değerler evrensel olmalıdır.
İnsanlarla global olarak ilişkimizi,çocuklar üzerineden giderek incelersek aslında yaratılışta herkesin iyi olduğu fakat yetiştiği ortamın şartlarına (inaç,yaşam,algı,düşünce,eğitim,..) göre farklı şekilde tezahürlerin ortaya çıktığını gözlemleyebiliriz.
Toplumlarda,iyi insan,kötü insan tasvirleri vardır. Bu tasvirler,insanların davranışlarına ve sorumluluklarına göre değerlendirilir.Aristoya göre,insan iyi geçinmeye yetenekli bir varlıktır.Piskologlarının çoğuna görede belirli mizaçlarla doğan insan eğitimle şekillenebilir.Tasavvuf alimlerinin görüşü de bu yöndedir.Mizaçlar iyiye,doğruya, güzelliğe meyillidir ve bu dogrultuda eğitilebilir.Bu çok geniş yelpazeli bir konu olduğu için cizdiğimiz çerçeve içinde kalarak şöyle bir sonuca varabiliriz. Kişilerin doğuştan verilen karekter, huy veya mizaç dediğimiz olgu ile birlikte iyi olarak dünyaya geldiklerini fakat zaman içerisinde farklı argümanlar ( ebeveyn yetiştirmesi,eğitim,çevresel kültürel etkenler vs ) doğrultusunda, kendi iradesi ve kendi seçimleri ile yüzyüze kaldığında,sorumluluğun kendi yetkisinde olduğunu varsayarak,iyilik tarafını geliştirmesi gerekenler (iyiler ) ve iyilik tarafını öldürenler (kötüler) olarak sınıflandıraniliriz.
Bu sınıflandırma da bize şunu gösterir. İnsan ilişkilerinde belirleyici unsur insanın tamamen kendisidir.İyi tarafının gelişmesi ahlaki olarak gelişimi ile bağlantılıdır ve bu kişinin tavırlarını belirler.Bu tavırlarda insani ilişkilerine yansır.
Bu noktada ise ahlaki olarak gelişimin kaynağı ne olmalı sorusu devreye girer. Bunun cevabıda ilk satırlarda bahsettiğimiz,İnsanı en güzel biçimde yaratarak değer verenin, bu değeri koruması için verdiği genel evrensel ilkelerde aranmalıdır.
Günümüz bilim dünyasında insan ve toplum davranışlarını inceleyen bilim alanı piskoloji ve sosyolojidir. Bu alanlardan sosyolojide, sosyal piskologların, altını çizdiği bir nokta var oda şudur;
İnsanların dünyayı olduğu gibi değil, kendi oldukları gibi gördükleridir.
Yani kendi benliğimizin,bizi biz yapan herşeyin,kişilik özelliklerimizin geçmişimizin,korkularımız ve hayallerimizin yaşadığımız gerçeliği algılayışımızda rolü olduğu yönündedir..Bu nedenle davravranışlara sebeb olan şeyin kişinin algısıyla ve başkalarını anlama çabasıyla ilişkilidir.Bu anlama çabası da atfederek yapılır.
Örneğin; başa gelen kötü bir olaydan dolayı beceriksizim yetersizim diyerek içsel atıfta bulunan bir kişi, neyi doğru yaptım ki zaten dediği zaman genelleyici tavır takınmış olur,hep böyleydim hep böyle kalacağım düşüncesiyle de değişmeyeceğini düşünerek mutsuz ve etkenlere açık bir tavra girer.
Veya
Yolda giderken birinin düştüğünü gördüğünde,gözü kör,sakarın teki düz yolda yürüyemiyor dediğinde içsel bir atıfta bulunurken,yerler yeni silinmiş ıslak ve kaygan kim olsa düşerdi dendiğinde dışsal bir atıfta bulunulur.
Bu atıflar olaylara bakış açımızı belirler ve hem kendi mutluluğumuz hem toplumsal huzur açısından önemlidir.Bu örneklerde görüldüğü üzere kişi davranışlarının büyük bir kısmını kendi düşünceleriyle oluşturur.Zan ve Hüsnü-zan ile.Kalan kısmını ise nefsi kontrolsüzlükleri tamamlar.
"Nefsini temiz tutan,kurtuluşa ermiş,onu kirletense ziyan etmiştir"Şems/8-9
Aslını orjinalini geldiği özü yani doğuştan (iyi olma özelliğini) kirletmeden yaşama şekli insanı kemale ,ahlaki erdeme ulaştırdığı ve bu tarz bir yaşamın o kişinin uhrevi ve dünyevi kurtuluşuna vesile olacağı belirtilir.Ve dolayısı ile insanın ilişkilerini belirlemesinde en büyük etkenin temiz düşünce,şu sosyalpiskologların dediği içsel ve dışsal üretim çok önemli rol oynar.
İnsani yapımızdaki bu rol sahibi üreticiye yüklediğimiz anlamlar,bizi iyi ve kötü yapabiliyorsa,bu görevde bize cüzzi-iradi olarak verilmişse o zaman bize düşen bu yoldaki ilkeleri bilmektir.Aslında bu ilkeler evrenseldir ve her dinde her toplumda aynıdır.Çünkü ilkelerin tartısını yapan,insanın yaratılışında içine konan bir iç ses düzeneği vardır.Vicdan diye adlandırdığımız insanı insan yapan bu iç ses yanlış olan herşeyde huzursuzluk oluşturur.Bu sese kulak vermek bile insanı iyi yapabilir.
Hatta bu ses insanı imana taşır.(Beled 90/12-17 )
Buna sünnet örnekliğinde de rastlarız.
Bir gün peygamberimize sahabiden biri gelerek,Yarasüllallah ben cahiliye döneminde,diri diri öldürülecek kız çocuklarını iki deve verir satın alırdım.(O devirde bir deve ücreti şu anki bir araba fiatına eşdeğer ) Böyle böyle 360 kız çocuğunu kurtardım.Bu yaptıklarım boşuna mı gitti ?
Hz Muhammed (s.a.v) cevabı şöyle olmuş bu soruya
İşte seni bu noktaya taşıyan getiren o iyiliklerindir.Şu an müslüman olman o davranışların sonucudur.Bu örneklikte vicdanı insanı getirdiği nokta açıkça ifade edilmiştir.
Yine,İnsani ilişkilerimizin ölçüsü ne olmalı,bu konuda refaransımızı nerden almalıyız sorusuna baktığımızda,evrensel ilkeler (Kur'an ve örnekliği sünnet) bize yol gösterici sınırlar çizmiştir.
......Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.
Kamer/10-14
.....Bir topluluk bir diğerini alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın; birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.....Hucurat/11
......Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! .......Hucurat/12
.....Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin......Ahzab/70
"Allah'tan korkun ve özü sözü bir kişilerle beraber olun". (Tövbe 119)
Görüldüğü üzere insan ilişkileri üzerine genel anlamda sınırlar çizilmiş,nasıl olunması gerektiği konusunda açıklık getirilmiş hatta kimlerle ilişki kurmamak gerektiğinin altı çizilmiştir.
İnsana düşen, belirtilen ölçüler üzerinden,önce kendi iç ilişkisini kurarak daha sonra dışa doğru ilişkilerini belirlemektir.Kendi ahlaki ve zihni düşüncelerini oluşturmadan,düzeltmeden,başkalarından insani ilişki beklemek hatalı olur.